Toplumsal Cinsiyet ve Dövme

Toplumsal Cinsiyet ve Dövme

Beden, daha önce de ifade edildiği gibi; toplumsal alanda ortaya çıkan gerek bireysel gerekse de kolektif ifadelerin birincil alanıdır. Söz konusu alanda bireyler, bireysel kimlik, sınıfsal ya da belirli bir gruba aidiyet, mesleki farklılaşma gibi noktalara ilişkin sembolik ve imgesel söylemlerini üretirler. Toplumsal cinsiyet, bedensel ifadenin toplumsal alanda belki de en fazla ön planda olan biçimidir. Farklı tarihsel dönemlerde, erkeklik ve kadınlığa ilişkin belirli bir görünüm, idealize edilen bir beden formu olarak yerleştirilebilir (Wellard, 2009, s 12). Crane (2003, s. 13), toplumsal cinsiyetin, bireysel kimliğin en görünür ve önemli bileşenlerinden biri olduğunu ifade etmekte ve bunun da büyük oranda moda ve giyim tercihleri üzerinden gerçekleştiğini ileri sürmektedir. Dolayısıyla tüketim aracılığıyla bedenlerin şekillendirilmesi ve modifiye edilmesi, toplumsal cinsiyet kimliklerine ilişkin önemli veriler içermektedir. Erkeklik bağlamında düşünüldüğünde, ağırlıklı olarak genç erkekler, kaslı, atletik ve yağdan arınmış bir beden imajının ağırlıkta olduğu ileri sürülebilir (Drummond, 2005, s. 286). Beden, toplumsal cinsiyetlere yönelik hâkim söylemlerin yeniden üretildiği bir alan olabildiği gibi; bu baskın söylemlerin müzakere edildiği bir araca da dönüşebilmektedir. Postmodern feministler, ataerkilliğin kadın bedeninde cisimleşmiş hegemonyasının, ancak yine kadın bedeni üzerinden dönüştürülebileceğini ifade etmektedirler (Joy & Venkatesh, 1994, s. 338). Gill ve arkadaşları (2005), erkeklik bağlamında bedenin kritik bir öneme sahip olduğunu ve dolayısıyla erkeklerin, bedensel görünüşlerinde uygun bulmadıkları niteliklerden kaçınarak bedenleri üzerinde çalıştıklarını ve bedenlerini disipline ettiklerini ya da düzenlediklerini ifade etmektedirler. Başka bir ifadeyle kendilerini, büyük oranda bedenleri ve bedensel nitelikleri üzerinden tanımlamaktadırlar. Gill ve arkadaşları (2005), erkeklerin özerk bir kimlik inşa etmek adına bedenlerini genel olarak şişmanlıktan sakınma, dış görünüş konusunda takıntılı olmama, heteroseksüel olma, özerk olma ve kontrolü elinde bulundurma etrafında örgütlediklerini bulgulamışlardır. Toplumsal cinsiyet kimliği ve beden arasındaki ilişkide dövme, erkekliğe ve kadınlığa ilişkin kimliklerin inşasında ve sunulmasında kritik bir öneme sahiptir. Dövme, hem yapım aşamasının içerdiği acı hissinden hem de stereotipleştirilmiş dövme algısından dolayı, uzunca bir süre erkeklikle ilişkilendirilmiştir (Bell, 1999, s. 55). Dövmeye yönelik bu söz konusu stereotipik tutum, dövmenin tüketim alanının genişlemesiyle birlikte büyük ölçüde kaybolmuş ve belirli bir toplumsal cinsiyete indirgenemeyecek bir boyuta ulaşmıştır. Her ne kadar katı bir biçimde belirli bir toplumsal cinsiyete ait bir pratik olarak sınırlandırılamasa da dövmenin, birincil olarak erkeksi pratik içinde konumlandırıldığı ve dövmeli kadın bedeninin, toplumsal cinsiyete “uygun” toplumsal beden imajını zedelediği nedeniyle küçümsendiği ve değersizleştirildiği tartışılmaktadır (Hawkes vd., 2004). Bununla birlikte dövmenin tüketimi konusunda toplumsal cinsiyet temelinde ortaya çıkan farklılıklar dikkat çekmektedir. Dolayısıyla, dövmenin motifi, boyutu ve yaptırılan yeri, bedenlerin cinsiyetlendirilmesinde büyük bir rol oynamaktadır. “Bir kızın omuzunda dövme çok erkeksi durur, kötü olur. Kızlar da bunu fark ediyor ki enselerine yaptırıyorlar, bileklerine... bizim yaptırmadığımız yerlere yaptırıyorlar. Ayak bileğine bir erkek yaptırmıyor mesela. Kocaman bir dövme yaptırmıyor kız... Kadınlar ve erkekler arasında beden bölgeleri değişiyor. Boyut değişiyor. Erkekler çok küçük şeyler yaptırmak istemiyor. ya da erkeksi olsun istiyor, büyük olsun istiyor dövmeleri. erkek küçücük ... bir dövme istemez. ‘Ne bu?’ derler adama? ‘Korktun mu?’ derler? Dövme yaptırmışken, dövme gibi olsun istersin. Kadınlar öyle değil, kadınlar daha kibar” (G6, Erkek, 30). Araştırmadaki görüşmecilerden bir tanesi, dövme aracılığıyla toplumsal cinsiyetin sembolik olarak inşa edildiğini ileri sürmektedir. Buradan hareketle, dövmenin toplumsal cinsiyet kimliğinin kurgulanması ve sürdürülmesinde önemli bir araç olduğu ileri sürülebilir. Zira, cinsiyetin, cinsel yönelimin, cinsiyet pratiklerinin; kısaca toplumsal cinsiyetin gerek toplumsal gerekse de bireysel inşası sürecinde beden ve onun üzerine işlenen dövme, sembolik değeri güçlü bir rol oynamaktadır. “Kadınsı ve erkeksi dövme ayrımı yani ben ne kadar isteyen istediğini yaptırır desem de tabi ki var... Hatta sırf kadın erkek olarak ayrılmıyor. Gey’ler için bile ayrılan var. Denizatı sembolü geylerin sembolüymüş. Daha çok onlar yaptırıyor onu. Denizatını kendilerine sembol olarak belirlemişler ve yaptırıyorlar. Bir erkek denizatı yaptırdığı zaman o yüzden çok büyük pişmanlık duyabiliyor bilmeden bir deniz atı yaptırırsa. “Gey misin?”

sorusuyla karşılaşma ihtimali çok yükseliyor. Gey olarak etiketlenebiliyor” (G1, Kadın, 26). Aynı şekilde, başka bir görüşmeci de; bedenin dövme ile modifiye edilmesi açısından, kadın ve erkek arasında net bir ayrıma gitmektedir. Burada dikkat çeken nokta, yaptırılan motiften ziyade bedenin çeşitli bölgelerinin kadınsılaştırılması ya da erkeksileştirilmesiyle sonuçlanan, bedenin toplumsal cinsiyetlendirilmesidir. “Hem motif hem de yer seçimi açısından bence kadın erkek arasında, kesinlikle farklılıklar var. Kasık, bacak içi, bel; bunlar kadınsı bölgeler; omuz, sırt ve kol da erkeksi. Benim için de bunlar oldukça önemli. Kadınsı bölgelere dövme yaptırmam...” (G22, Erkek, 34). Dövme, gündelik yaşamın toplumsal cinsiyetlendirilmesine büyük ölçüde hizmet eden kıyafet veya giyim kuşama benzer bir şekilde değerlendirilmekte ve toplumsal cinsiyetin sembolik bir işaret edeni olarak konumlandırılmaktadır. Crane’nin de ifade ettiği gibi "... giysilerin iletileri, esasen kadınların ve erkeklerin cinsiyet kimliklerini nasıl algıladıkları ya da nasıl algılamalarının beklendiği ile ilgilidir." (Crane, 2003, s. 30). Benzer biçimde Synnott (2002), bedenin toplumsal cinsiyet kimlikleri etrafında nasıl organize edilip biçimlendirildiğinin okumasını vücut kılları üzerinden yaparak “erkeğin övündüğü şeyin, kadının utancı” olduğunu ifade etmektedir (Synnott, 2002, s. 111). Synnott (2002), saç ve bedenin çeşitli bölgelerindeki diğer kılların, kadınlar ve erkekler için zıt anlamlar içerdiğini ve kadınlığa ve erkekliğe ilişkin semboller olduğunu ileri sürmektedir. Örneğin; geleneksel bedensel kodlara göre erkeklerin saçları kısayken; kadınlar için uzun saç oldukça önemlidir. Bununla birlikte yüzde çıkan kıllar, kadınlıktan tamamen dışlanmıştır. Benzer biçimde kadınlar, bacaklarındaki kılları keserken; erkekler, beden kıllarını görece çoğaltmaktadırlar. Bütün bunlar; bedenin, toplumsal cinsiyet kimliklerinin kodlandığı bir alan olduğunu göstermektedir. Bedene işlenen bu kodlar, çoğu zaman, farklı toplumsal cinsiyet kimlikleri için birbirine karşıt bir biçimde meydana gelmektedirler. Yani; birinin güzeli, diğerinin çirkini; birinin uygunu, diğerinin ayıbıdır. Synnott’un (2002), beden kılları üzerinden yaptığı bu analiz, dövme için de geçerlidir. Zira, genel olarak, hem motif hem de beden üzerindeki konumu açısından dövmenin tüketiminin, toplumsal cinsiyete göre neredeyse normatif bir biçimde farklılaştığı görülebilmektedir. Başka bir ifadeyle dövme, bir yönüyle, toplumsal

cinsiyet rejiminin beden üzerindeki görüntüsüdür. Söz konusu bu rejim içerisinde belirlenmiş olan cinsiyetlere ilişkin kodlar açısından dövme, bir zemin teşkil etmektedir. “Dövme ve cinsiyet arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Kadınların yaptırdığı dövmeler..., daha duygusal: kelebek, çiçek... Erkeklerin yaptırdığı dövmeler, aslan, ejderha, savaşçı özellikli dövmeler. Bu tür dövmeleri seçiyorlar. Bende de etkili bunlar. Aslan figürünü tercih edeceğim, bir dahaki dövmemde. Gücü ve asaleti temsil ediyor. Erkeksi özellikler daha fazla onda” (G2, Erkek, 22). Yukarıdaki görüşmecinin ifadesinden anlaşılmaktadır ki; bedenlerin dövme aracılığıyla modifiye edilmesinde erkek ve kadın için “uygun” olduğu düşünülen biçimsel, konsensüsün sağlandığı bir norm söz konusudur. Bu normatif biçim, erkekler için, güce, asalete, agresifliğe işaret eden görece daha büyük bir dövmeyi; kadınlar içinse daha küçük, “sevimli”, “süslü” ve “duygusal” dövmeleri kapsamaktadır: “...kadınlar daha süslü dövmeleri tercih ediyor. Erkekler de doğası gereği daha sert görünümlü dövmeleri tercih ediyorlar” (G23, Kadın, 22). Benzer biçimde başka bir görüşmecinin ifadesi de şu şekildedir: “... kadınlarda daha kibar, çiçekli, böcekli, kelebekli dövmeler görüyorum. Erkeklerdeyse daha maskülen dövmeler, triballer falan...” (G24, Kadın, 28). Dolayısıyla dövmenin, hem bireylerin kendi toplumsal cinsiyet kimliklerine işaret eden hem de diğerlerinin toplumsal cinsiyetlerinin değerlendirilmesine yol açan bir beden modifikasyonu olduğu ileri sürülebilir. Örneğin; yaptırılan dövme ve cinsiyet arasında her hangi bir ilişki olup olmadığıyla ilgili olarak bir görüşmeci şöyle ifade etmektedir: “Bence yaptırılan dövme ve cinsiyet çok alâkalı. Nasıl kıyafetlerimiz değişiyorsa cinsiyetlerle ilgili, dövme seçimlerimiz de değişiyor” (G8, Erkek, 30). “Yani bence, motif, yer açısından kadın ve erkek arasında farklılar var. Kadınlar daha çok ayaklara, kelebek, böcek, bu tarz şeyler çizdiriyorlar. Erkeklerin yaptıramadığı bir çok dövmeyi kadınlar yaptırıyor öyle cesur kadınlar da var ama genellikle kadınlar kelebek ve göbekte belde şey desenlerini çok kullanıyorlar, o kadınlığı çok kullanıyorlar. erkeklerin belinde çok hoş durmaz her halde” (G3, Erkek, 30).

Beden, benlik ve toplum arasındaki, vücut bulan ve cisimleşen bir bağdır ve sosyalizasyon süreci boyunca içinde var olduğu toplumun kültürel yapısı tarafından şekillendirilir (O’Neil, 2004). Bourdieu (Cregan, 2006, s. 65’de aktarıldığı gibi), sosyal varlıklar olarak bireylerin içinde yaşadıkları, kendilerini ve diğerlerini üzerinden tanımladığı sosyal, fiziksel ve kültürel çevreyi habitus olarak kavramsallaştırmakta ve bedenin, bir kişinin habitusunu oluşturan bütün bu faktörlerin politik bir ifadesi olduğunu ileri sürmektedir. Dolayısıyla Bourdeiu’nun bedeni, toplumsallaşmanın bir ürünü olarak ele aldığı ileri sürülebilir. Örneğin; Bourdieu, “erkekliğin ve kadınlığın sosyal inşalarının, duygular üzerindeki maskeleme ya da kontrol, bedensel duruş, yürüyüş tavır vb. biçiminde beden üzerine yazıldığını” (Fowler, 2010, s. 471’de aktarıldığı gibi) ifade etmekte ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, bedenlerin cinsiyetlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan farklılıkların, sosyalizasyon sürecinde normalleştirilmesinin sonucu olarak görmektedir (Bourdieu, 2002). Buradan hareketle dövmelerin, toplumsal cinsiyet bağlamında, kadın ve erkek için oluşturulmuş farklı beden formlarının toplumsal olarak yapılaşmış biçimlerinin tezahürü olduğu ifade edilebilir. Nitekim Adams (2009, s. 286), önceleri erkeksi bir beden pratiği olan dövmenin, sırasıyla ilk başta toplumsal cinsiyet sınırını aştığını ancak bunun ardından tekrar toplumsal cinsiyetlendirildiğine vurguda bulunarak, toplumsal cinsiyete uygun olarak normatif bir biçimde belirlenmiş motiflerin ve beden bölgelerinin bulunduğuna dikkat çekmektedir. “Çok estetik ve hoş bir görüntüsü olduğu için dövme yaptırdım... Sonuçta kadınsın, bir süs istiyorsun... bayanda bel, güzel yani... Bir Kızılderili yaptırmayı, kocaman bir kaplan yaptırmayı düşünmedim... Mesela erkekte, bir kaplan..., bir aslan çok güzel duruyor. Kadında da olabilir ama daha küçük olmalı... Erkeğe giden kadına gitmez, kadına giden de erkeğe gitmez... Kadın sonuçta ince, kibardır baktığın zaman ama erkek, güçlü. Erkek sonuçta... Yani kalkıp da bir kadındaki dövmeyi, bir erkeğe yaptıramazsın. Kadında her zaman daha estetik durabilecek dövmeler tercih edilmeli. Erkekte, vücut geliştirme yapmış sporcu insanlarda harika duruyor... Şimdi erkeğe, melek mi gider kartal mı? Kartal yaaa ...” (G27, Kadın, 37). Söz konusu görüşmecinin ifade ettiklerinden de anlaşılacağı gibi dövme, kadın ve erkek arasında çizilen sembolik bir sınır; bununla birlikte, kadınlığa ve erkekliğe ilişkin bir işaret, bir imleç gibidir. Beden üzerine kazınan dövmeye, erkek olmanın bedensel pratiklerinin, kadın bedeninin pratiklerinden ayrılmasında önemli bir rol yüklenmiştir.

Kadın için dövmenin, ilk olarak estetik bir anlayışa hitap etmesi ve kibar olması gerektiği düşüncesi hakimken; erkek bedenindeki dövmenin, erkeğin “güç”ünü, “kuvvet”ini ve “sert”liğini vurgulaması gerektiği düşünülmektedir. Profesyonel olarak dövmecilik yapan bir görüşmeci, bununla ilintili olarak şunları ifade etmektedir: “En görünen yerlerine yaptırmak ve onları deşifre etmek..., daha cesurca dövmeler bayanlarda daha revaçta... Bayanlar, daha estetik dövmeler yaptırıyorlar... Bayanlar genelde, anlamdan çok estetik kaygı taşıyor; erkekler, daha sert ve erkeksi dövmelerden hoşlanıyorlar: maori, tribal, kendisini simgeleyen bir kaplan kartal veya özel tasarım şeyler... ... Kaplan, kartal, ejderha gibi dövmeler de genelde gücü simgeler. Şöyle örnek vereyim; kabileler diğer kabilelere kendilerini daha sert, daha korkutucu göstermek için tribal, maori tarzı dövmeler yaparlarmış... Bu dövmeler hem hangi kabileye ait olduğunu hem de düşmanına korku salan ve gücü belirten dövmelermiş” (G10, Erkek, 35). Başka bir ifadeyle, bedeni toplumsal cinsiyete göre şekillendiren yaygın ve baskın bir bedensel imajlar dizisi söz konusudur; bu imajlar bazı zamanlarda, yine beden üzerinden dirençle karşılaşsa da, genellikle bedenlere kazandırılan biçim konusunda oldukça baskın ve etkili görünmektedir. Dövme bağlamında da görülmektedir ki erkek ve kadın bedenine “uygun” olarak belirlenmiş, gerek motif gerekse de bedendeki yeri temelinde ortaya çıkan bir ayrım söz konusudur. Bu ayrım, hem kişinin kendi toplumsal cinsiyet kimliğini güçlendirmesi hem de bunu diğerlerine sunması konusunda önemli gibi görünmektedir. “...insanlardaki yargıdan dolayı oluşan: bu kız dövmesi, bu erkek dövmesi diye bir ayrım var... kadın dövmesi, daha renkli, daha küçük, daha sevimli şeyler. Yer olarak bile kadın ve erkek farklı. Kadınlar, kasığına, poposuna, ayak bileğine yaptırıyor... Ben mesela, şirin, tatlı ... şeyler yaptırmam. Ayıcık, kuş, bunlar kadınsal. Bu, erkeğin saç uzatması gibi değil. Erkeğin saçını boyatması gibi değil, bir erkeğin etek giymesi gibi olur. Düşünsene şurada bir ayıcık, kalp var üzerinde mesela bir erkekte. Bu, estetik olarak da saçma duran bir şey. O yüzden yaptırmam mesela... Dövmenin ne olduğu önemli. Yani demek istediğim kaslı bir erkekte, tutup ayıcıklı bir dövme saçma olur. Benim ve bir çok kişinin saçma bulacağı bir şey” (G11, Erkek, 27).

Beden üzerine işlenen dövmenin motifi, toplumsal cinsiyet kimliklerinin inşası ve sunumu açısından son derece önemli görünmektedir. Dövmenin, tıpkı beni örten kıyafet gibi, toplumsal cinsiyet kimliğine eklemlenmiş bir anlamı söz konusudur. Dolayısıyla; erkekliğe ve kadınlığa ilişkin beden imajı algısını çevreleyen bir kurallar bütününden söz edilebilir. Bu beden imajı, dövmenin şekli üzerinde etkili olabiliyorken; aynı zamanda dövmenin beden üzerinde konumlandırıldığı yer üzerinde de etkilidir: “Bence bölgesel olarak cinsiyet şeyi var, bağlantısı ve ayrımı var. Yani atıyorum, tabi bu tamamen zevk meselesi ama erkeğe ben tüm kolu çok yakıştırıyorum ama kızda biraz fazla karalanmış görünüyor…” (G15, Kadın, 27). Bu doğrultuda; beden üzerinde yaptırılan yere, motiften daha fazla önem atfeden diğer bir görüşmecinin ifade ettikleri de dövmenin, toplumsal cinsiyetin vurgulanması ve kurgulanması bağlamındaki önemini göstermektedir. “...yaptırdığın dövmeden ziyade yaptırdığın yerler belki cinsiyete göre değişebilir. Çünkü koluna, pazu veya bacak daha güçlü daha çok kasın olduğu yerlere yapılan dövmeler daha erkeklerin tercih ettiği; kadınların tercihi, daha özel daha mahrem yerlere yaptırmak gibi olabilir. Yani motiften ziyade yaptırılan yerin cinsiyetle alakalı olduğunu düşünüyorum. Mesela ben, hiç bir zaman böyle belime dövme yaptırmak istemem ki bel aslında dövme yaptırmak için bayağı güzel bir yer. Ama göğüsün üstü mesela, tam o kasın da geçtiği yer, o senin biraz daha güçlü hissetmene yol açıyor... yaptırdığım yerin, biraz evet, hep düşünüyorum da yaptırmak istediğim yerleri, hep kasla, kasın olduğu yerler. daha kırılgan değil de daha güçlü yerlere isteğim var” (G13, Erkek, 36). Benzer bir biçimde başka bir erkek görüşmeci de dövmesini yaptırdığı yer üzerinden erkekliğinin altını çizmektedir. Bunu yaparken önem verdiği nokta, dövme aracılığıyla kas dokusu üzerine yapılan vurgudur: “Kolumda olması da güçlü hissettiriyor... özellikle spordan sonra, böyle bastıkça kaslara ağırlık, böyle damarlı, göze daha hoş görünüyor. Özellikle spordan sonra ... daha güzel geliyor” (G28, Erkek, 23). Bu bağlamda dövme, bireylerin toplumsal cinsiyet kimliklerine sıkı sıkıya eklemlenmiş gibi görünmektedir. Erkeklik ve kadınlık kimliklerinin inşasında ve sürdürülebilir kılınması konusunda dövme, kritik bir öneme sahip olan bir bedense performans olarak kendini göstermektedir.

Beden, çeşitli toplumsal sınıflandırmaların, farklılaşmaların kodlandığı ve görünür olduğu bir alandır. Bu bağlamda toplumsal etkileşim ve bu etkileşim dolayımıyla söz konusu toplumsal sınıflandırmaların devamlılığı için de oldukça kritik bir öneme sahiptir. Toplumsal cinsiyetle ilgili olarak da beden, ayrışmanın belki de en temel zeminini oluşturmaktadır. Bu noktada dövme, bedene işlenmiş toplumsal cinsiyete ilişkin, okunmaya açık bir metin gibidir. Bu metin, daha önce de ifade edildiği gibi, motif seçimi ve dövmenin beden üzerinde konumlandırıldığı yeri içermekte ve aynı zamanda bir çok kişi tarafından paylaşılmaktadır. Bu bağlamda Bell (1999, s. 55), kadınların çiçek ve daha yumuşak, daha kişisel imajlar seçmeye ve bunları, bel, omuz ya da boyun gibi bölgelerde konumlandırma eğiliminde olduklarını; erkeklerin ise üst kol gibi daha görünür yerler tercih ederek ejderha ve buna benzer daha “maço” ve “güçlü” imajlar seçtiklerini ifade etmektedir. Örneğin; erkek ve kadın dövmesi temelinde bir ayrıma dikkat çekerek, kelebek ve sarmaşık motifleri içeren kendi dövme seçiminde de bunun oldukça önemli bir değişken olduğunu ileri süren bir görüşmeci şunları ifade etmektedir: “Kelebek, kadınların daha fazla tercih ettiği bir motif. Sarmaşık da kadınsal bir şey, dövmeci de daha seksi olacağını söylemişti... Mesela ağaçtan, bayan vücudunda hoş durmayacağı ve erkeksi olduğu için vazgeçtim...” (G30, Kadın, 20). Söz konusu görüşmeci için dövmenin cinsel açıdan çekici ve cazibe sahibi olması önemli görünmektedir. Bu durumun kadınlar arasında yaygın olduğunu ileri sürmektense; dövmeye yönelik algının bu yönde gelişip ilerlediğini, diğer görüşmecilerin de ifadelerine dayanarak, ileri sürmek daha doğru olacaktır. Zira, başka bir kadın görüşmeci dövmenin, onu taşıyan bireyle arasındaki özel iletişimine dikkat çekerek, dövme ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkinin her zaman doğrusal olamayacağını göstermektedir. “… bence bel, çok güzel bir yer dövme yaptırmak için, benim için fazla seksapel. muhtemelen ben karakter olarak, o kadar seksapelliği, o kadar vurgun bir biçimde taşıyamam diye düşünüyorum. O da bir karakter özelliği...” (G18, Kadın, 22).

Bedeninin büyük bir bölümü dövmeye kaplı olan G29’un ifade ettikleri, dövme ve toplumsal cinsiyet arasındaki yakın ilişkiyi göstermektedir. “... kadınlar ilk dövmelerini kasıklarına falan istiyorlar... açık giyindikleri zaman, mesela göğüslerinin yanları göründüğü zaman, oralara kesinlikle yaptırmak istiyorlar. Kesin bir cinsiyet farkı var yani... Erkek ilk önce omuzuna ister mesela, ilk omuzla başlar... Ben de ilk omzuma yaptırmıştım mesela dövmemi. Ama kadınlar, ilk omuzla başlamaz, kasıkla, sırtla, göğüsle başlar. Benim için çok önemli değil... Ben mesela belime dövme çok istiyorum şu anda. Kadınlar genelde beline dövme yaptırıyorlar ama ben belime de çok istiyorum mesela. O yüzden ileri boyutta bir farkı yok ama ilk başlarken mutlaka vardır” (G29, Erkek, 26). İlk olarak omzuna dövme yaptırmış olması, daha önce de ifade edilen, bedenin toplumsal cinsiyetlendirilmesinin bir ifadesidir aslında. Ancak burada, dikkat çekici önemli bir nokta ortaya çıkmaktadır. Beden üzerindeki dövme sayısının artışıyla birlikte beden, toplumsal cinsiyet kimliğinin ifade edildiği bir alan olmaktan çıkmaya başlamaktadır. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dövme çerçevesinde ortaya çıkan beden imajının, erkekler için daha önemli olduğuna ve söz konusu bu imaja, görece daha fazla dikkat etmelerine ilişkin bir düşünce dikkati çekmektedir. Erkekliğin beden üzerinden vurgulanması, “erkek olma” durumuyla uyumlu bir bedensel imaj sergileme ve bu bağlamda, dövmenin de bütün bunları destekler nitelikte olması gibi özellikler ön plana çıkmaktadır. Genel olarak; erkekliğe ilişkin kültürel kodların ve toplumsal normların daha katı olduğu ifade edilebilir ve erkeklik kendini kadınlığın olumsuzlanması üzerinden inşa etmektedir. Bir beden modifikasyonu pratiği olarak dövme için de bu durum söz konusudur. Kimmel’in (2001) dikkat çektiği gibi; “ırk, sınıf, yaş, etnisite ya da cinsel yönelim değişkenleri ne olursa olsun, erkek olmak, kadın gibi olmamak demektir” (s. 32). Dövmenin toplumsal cinsiyete göre sınıflandırılmasında, yukarıda da ayrıntılı bir biçimde tartışıldığı gibi, özellikle, erkek için “uygun” olanın, kadın için “uygun” olanların dışlanması üzerinden belirlendiği dikkat çekmektedir. Dövmeyle bağlantılı olarak erkek bedenine yönelik sınırlar daha belirgin bir biçimde kendini gösterirken, kadın bedenine ilişkin sınır daha muğlaktır

“Cinsiyet ve dövme arasında kesinlikle bir ilişki var. Erkekler çoğu zaman daha baskın, daha erkeksi figürleri yaptırıyorlar. Kadınlar ise bu konuda daha özgürdür, istediklerini yaptırabilirler” (G26, Erkek, 27). Dövme, ağırlıklı olarak toplumsal cinsiyet temelinde kamusal alanda şekillenen bir beden algısının göstergesidir. Bu bağlamda, erkekliğin ve kadınlığın kurgulanışında ve sunumunda bireyler için önemli bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, söz konusu bu beden algısı zorunlu bir doğrusallığı içermemektedir. Başka bir ifadeyle beden, toplumsal cinsiyet kimliklerine yönelik hakim ve geçerli söylemin dönüştürüldüğü ve yeniden üretildiği bir alan olarak da kurgulanabilmektedir. Bu bağlamda dövme, kadınlığın ve erkekliğin belirlenmiş sınırlarını aşan bir yapıya bürünebilmektedir: “Ben dövmelerin bir cinsiyeti olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Benim bir kız arkadaşımda dragon dövmesi var, hayatımda gördüğüm en güzel dövmelerden bir tanesi mesela... ben dövmelerin cinsiyeti olduğuna inanmıyorum... Dragon dövmesini ya da aslan dövmesini kadında gördüğümde, bence enteresan bir şey... Bir erkeğin sırtında kocaman bir kelebek dövmesi gördüm ve hayatımda gördüğüm en güzel desenlerden biriydi...” (G14, Kadın, 28). Sonuç olarak, bedene yönelik toplumsal cinsiyet temelinde ortaya çıkan normatif sayılabilecek beklentilerin, bedenin dövme yoluyla modifikasyonu bağlamında da kendini hissettirdiği ve dövme yaptırmış olan bireyler arasında bu beklentilere paralel beden pratiklerinin ortaya çıktığı ifade edilebilir. Kadına ve erkeğe “uygun” olarak düşünülen motif, beden üzerinde dövmenin yapılacağı yer ve dövmenin büyüklüğü gibi önceden tanımlanmış özellikler hem dövme yaptırma kararında hem de diğer dövmeli bireylere yönelik değerlendirmelerde etkili olmaktadır (Hawkes vd., 2004). Bununla birlikte dövme, bir yönüyle kadınlığa ve erkekliğe ilişkin oluşturulmuş algıları güçlendirip pekiştirirken, bir taraftan da hem topyekûn geleneksel beden imajına hem de özellikle kadınlar için, görece büyük ve görünen bir yere yapıldıysa, toplumsal cinsiyet normlarına karşı durmakta ve bedenin bireysel kontrolüne ilişkin bir söylem üretmektedir.

 

Etiketler
dövme
toplumsal cinsiyet
toplumsal cinsiyet ve dövme
dövme cinsiyet
cinsiyet dövme
toplum dövme