Dövme Eski İnsanlarda Ne Anlama Geliyordu?

Dövme Eski İnsanlarda Ne Anlama Geliyordu?

Dövme tarihi insanlık tarihi kadar eski olmakla beraber yazı öncesi dönemden itibaren insanın kendisini sembolik olarak ifade etme yöntemi oldu.  Dövmeli insan bedenleri tarihe de ışık tutmaktadır.

İlk olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığı kesin olarak bilinmese de dövmeye ilişkin en eski kalıntılar, Fransa, Portekiz ve İskandinavya'daki mağaralarda yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarıldı.

Fransa'da, Chatelperron'daki "Grotte des Fees (Peri Mağarası)"nda çanak çömlekler, keskin çakmaktaşı aletler ile siyah ve kırmızı pigment izleri dövmeye ilişkin ilk kanıtlar olarak kabul edilir.

Avrupa'daki kazılardan elde edilen Üst Paleolitik döneme ait araç ve gereçler dövmenin tarihinin on iki bin yıl önceye kadar götürülebileceğini gösteriyor.

 

AVRUPA’DA DÖVME: SAĞLIK SORUNUNA ŞİFA

1991 yılında Alp Dağlarının Avusturya ile İtalya arasında kalan Tyrol dağlık bölgesinde  tesadüfen keşfedilen "Buz Adam Ötzi”, o dönem arkeoloji dünyasında çok büyük bir yankı uyandırdı. Ötzi’nin vücudunda kalınlığı 1- 3 mm ve uzunluğu 7-40 mm arasında değişen on dokuz çizgi grubu halinde, sol bilek, alt bacaklarda da dâhil olmak üzere vücudunun genelinde toplam altmış bir adet dövme izine rastlandı.

Eklem hastalığı olduğu saptanan Ötzi’nin, bütün dövmelerinin eklem ve akupunktur noktalarında olması, Ötzi’nin vücudunda bulunan bu dövmelerin çeşitli hastalıklara karşı tedavi amaçlı kullanılmış olabileceğini akla getirdi.

 

CUCUTENİ-TRİPOLİ KÜLTÜRÜNDE DÖVME: ANA TANRIÇAYA TAPINMA GÖSTERGESİ

Doğu Avrupa’da Cilalı Taş Devri  ve Bakır Çağı’nı kapsayan arkeolojik kültür alanı Cucuteni-Tripoli bölgesi bugünkü Balkanlar’ı kapsamaktadır. Balkanlar’ın tarihine de ışık tutuyor.

1981 yılında, Romanya’nın Kuzeydoğusunda sonradan yapılan kazılarda, Cucuteni-Tripoli kültürüne ait "Tanrıçalar Konseyi" adıyla bilinen ve yirmiden fazla insan biçimli seramik heykelcikten oluşan ünlü bir kült topluluğu bulundu.

Bu tanrıça heykelciklerin, vücut ve yüzlerindeki bezemeler nedeniyle, neolitik dönem beden bezeme ve dövme geleneğini yansıttığı düşünüldü.

 

HİTİT KÜLTÜRÜNDE DÖVME: ANA TANRIÇAYA TAPINMA

İnsanlığın yerleşik yaşama ilk geçtiği alanlardan biri olan Çatalhöyük’teki kazılardan elde edilen milattan önce altı ya da yedinci bin yıldan kalma çok sayıda arkeolojik kalıntı, Neolitik dönem Anadolu insanının yaşamı hakkındaki bilgileri verdi.

Hititlilerden kalma çivi yazısı tabletlerin okunması sonucu Mezopotamya, Hurri, Luwi ve Pala kökenli çeşitli tanrı ve tanrıçalardan söz edilmektedir.

Çatalhöyük’te ortaya çıkarılan buluntular neticesinde Hititlerin "Bereket Tanrıçası" ile ilişkili bir biçimde ellerine kına yaktığına ilişkin güçlü kanıtlar elde edildi.

Neolitik dönem Anadolu kültürlerinde dövmenin Cucuteni-Tripoli kültüründe olduğu gibi daha çok tapınma gereksinimiyle ilişkili olarak ortaya çıktığı bilgisine ulaşıldı.

MEZOPOTAMYA KÜLTÜRÜNDE DÖVME: CEZALANDIRMA VE MÜLKİYET

            MÖ 3000 yılından kalma “demir damgalar” Mezopotamya’da gün yüzüne çıkartıldı. Asur ve Babil’de dövmenin daha çok kölelerin, hayvanların ve tapınıaklara ait adakların mülkiyetini ayırt etmek için kullanıldığı kanıtlandı. Babil'de dövmenin, kölelerin mülkiyet hakkını belirlemek için kullanıldığına ilişkin çok sayıda yazılı belge bulunuyor. "Hammurabi Kanunları"nın bazı maddeleri, o dönemde Babil'de, kölelerin mülkiyetlerini belirlemek için elleri ve yüzlerine dövme yapıldığını göstermektedir. Hammurabi Kanunları’nda bu durum şöyle ifade edilir: "Eğer bir damgacı kölenin sahibinin rızası olmaksızın, satın alınmamış bir köleyi [başka] işaretle damgalarsa, o damgacının parmakları kesilir."

Mezopotamya'da "dövme", hemen her dönemde, daha çok köleler ve suçluları cezalandırma aracı olarak kullanılmıştır.

MISIR’DA DÖVME: GİZEM VE TEDAVİ İŞARETİ

Mısır’ın eski kültüründe dövme kendisine büyük yer edinmeyi başarmıştır.

İnsanlığın en eski yazmalarından biri olarak kabul edilen "Bremer-Rhind Papirüsü"ndeki bir hiyeroglifte, ‘dövme’; "... onların isimleri kollarına Isıs ve Nephthys olarak yazılmıştır." şeklindeki ifadeyle anlatılıyordu.

Dövme" Eski Mısır’da dinsel ve mistik bir ritüelin parçası olarak adak törenlerinde de kullanıldı.

Mısırda "dövme" yalnızca adak törenlerinde kurban edilecek olan hayvanlara yapılan bir uygulama değildir.

MÖ 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında kamış ve yaprak boyaları ile yapılmış çeşitli dövme izlerine rastlandı.

Tanrıça Hathor’un rahibelerinden biri olan Amunet’in mumyasında yapılan incelemelerde; sol omzunda, göğsünde ve sağ kolunun dirseğinin altında noktacıklardan oluşan baklava dilimi biçiminde dövme desenleri gözlenmiştir.

Amunet başta olmak üzere çok sayıda kadın mumyada dövmenin karın duvarı üzerine uygulanması, dövmenin hamilelik sırasında tedavi ya da büyüsel bir amaçla kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir.

GÜNEY AMERİKA’DA DÖVME: SÜSLENME VE KURBAN

Güney Amerika’da Maya uygarlığına ait çeşitli dövmeli insan mumyaları bulundu.

Arkeolojik buluntularda "Chinchorro Kültürü" nde insanların cinsiyet ya da başka bir tanımlayıcı bilgi içermeksizin yalnızca bireysel olarak dövmelenmiş oldukları anlaşıldı.

Peru’da "Cao Hanımefendisi" adı verilen MÖ 450-500 yıllarına tarihlendirilen mumya, değerli metallerden yapılmış takı ve silahlarıyla birlikte gömülü bulundu.

"Cao Hanımefendisinin vücudunda yapılan incelemelerde; örümcek, yılan, yayın balığı, yengeç, kedigiller gibi çeşitli hayvanlar ile "Ay Hayvanı" adı verilen doğaüstü bir varlığa ilişkin çeşitli dövme desenlerine rastlanıldı.

 

BRİTON KÜLTÜRÜNDE DÖVME: SAVAŞ VE DÜŞMANI KORKUT

Briton erkekleri, savaşta korkunç görünmek için vücutlarını boyayarak hayvan desenleriyle süslerdi.

Julius Sezar, anılarında, savaşta düşmanlarına korkunç görünmek için Britonların vücutlarını maviye boyadığını kaleme döktü.

"Britanya" sözcüğünün kökeni dövmeyle yakından ilişkilidir.

Pict dilinde "Briton" sözcüğü "rengârenk boyanmak" anlamına gelen "Brethon" sözcüğünden türemiştir.

Savaşta düşmana korkunç görünerek psikolojik üstünlük elde etmek için askerlerin boyanması ya da “dövme” yapması pek çok orduda daha sonraki dönemlerde kullanıldı.

 

GREKO-ROMEN KÜLTÜRÜNDE DÖVME: CEZALANDIRMA VE MÜLKİYET

İlkçağ Yunan dünyasında dövmenin vazgeçilmez yeri vardır. Yunanca derideki "ben", "leke", "iz" ya da "işaret" anlamına gelen "stigma" ya da çoğulu "stigmata" sözcüğüyle ifade edilmiş olan “dövme” kölelere, suçlulara, kızgın demirle uygulanan bir cezalandırma işareti olmuştur. Yunan dünyasında dövme hakkındaki bilgiler; ancak antik dönem yazarlarının metinleri ile o dönemden kalma çeşitli arkeolojik kalıntılara dayandırılır.

Platon, eserlerinde "stigma" sözcüğünü hiç kullanmamış olsa da, "Yasalar" adlı eserinde "Herhangi bir kimse kutsallara saygısızlık yaparken yakalanırsa, köle ya da yabancı olması halinde, suçu ellerine ve yüzüne yazılır." ifadesiyle Yunan dünyasında köle ve suçluları dövmeleme geleneğini anlatmıştır.

Roma İmparatorluğunda "dövme", kölelerin ücretinin ödenerek satın alındığını ve kölenin kime ait olduğunu belgelemek için köle tüccarları tarafından bir "mülkiyet işareti" olarak kullanılmıştır.

 

ASYA DÜNYASINDA DÖVME: SOYLULUK VE YİĞİTLİK

Dövme yalnızca Avrupa, Amerika ve Afrika kıtalarıyla sınırlı kalmamış; Orta ve Uzak Asya kültürlerinde de önemli yere sahip olmuştur.

Eskimolar ve Sibirya’nın doğusunda yaşayan bazı kültürlere ait çeşitli dövmeli cesetler tespit edildi.

Çin’in en önemli kutsal metinleri "Shang shu", tarihi kayıtları "Shiji", hanedanlık ceza kanunları "Zhiguai" ve çeşitli hikâye anlatıları "Biji" gibi erken dönem Çin yazılı kaynaklarına bakıldığında, Çin kültüründe "dövme"nin önemli bir yere sahip olduğu öğrenildi.

Çin kültüründe "dövme"nin, bir yerel kabileyi diğerlerinden ayırt etme yüz ve vücut bezeme, figüratif ve metinsel süsleme ve askeri amaçlı kullanıldığı anlaşıldı.

 

ORTAÇAĞ’DA DÖVME: LANETLİ VE YASAK PAGAN İŞARETİ

"dövme" ve "dövmecilik Ortaçağ ile genel olarak gerilemiştir.

Ortaçağ boyunca, üç büyük dinin kutsal metinlerinin etkisiyle dövme bir “pagan adeti” olara görüldü ve Tanrı’nın yarattığı yapıyı bozma olarak anlaşıldı.

Tevrat, vücuda yapılan "dövme"yi, o dönemde yaygın olan "ölü yakının ağlayarak tır-naklarıyla yüzünü yırtması" âdeti ile ilişkili olarak ele almış; dövme konusunda "Ölmüş bir can için bedeninizi yaralamayacaksınız ve bedeninize dövme olarak işaretler yapmayacaksınız. Ben Yehova’yım." ve "Siz Tanrınız Yehova’nın oğullarısınız. Ölüleriniz için bedeninizde yara açmayacak, kaşlarınızı yolmayacaksınız." ayetleriyle Musevilere kesin bir yasaklama getirmiştir.

İncil’de kesin bir ayet bulunmadığı için Hıristiyanlıkta “dövme” tartışmalı bir konu olarak kalmıştır. Hıristiyanlıkta dövmeye ilişkin yaklaşımlar daha çok "Efendimiz İsa’nın yolunda öğrendiğim ve ikna olduğum gerçek şu ki; hiçbir şey özünde kirli değildir; yalnızca onu kirli sayan kişi için kirlidir." ve "Gerçekten imanla yapılmayan her şey günahtır." Ayetlerine dayanır.

İslamiyet'te ve kutsal kitabımız Kur’an’da dövmeyi doğrudan yasaklayan herhangi bir ayet bulunmamaktadır.

Hoş karşılanmayan dövme Ortaçağ toplumlarında yasaklandı. Ortaçağ toplumlarında bilimin ve sanat sarayların içerisine hapsedilmiş ve toplumsal gelişme gerilemişti.  Aydınlanmanın Ortaçağ’ın yıkılışıyla ilerlemesi, dövmenin de Ortaçağ’ın sona ermesi ile ilerlemesi Dövme ile Aydınlanma arasındaki bağı da sergilemektedir.

 

AYDINLANMA VE DÖVMENİN YENİDEN KEŞFİ

Ortaçağ boyunca neredeyse tamamen unutulan "dövme” coğrafi keşiflerin ardından Polinezya ve Amerika yerlileri sayesinde Batı dünyasında yeniden keşfedildi.

Kral VII, Edward’ın oğlu V. George (1865 - 1936), 1882’de yaptığı Japonya ziyaretinde bileğine bir canavar motifi işletmiştir. Rus Çarı II. Nicholas (1868 - 1918), Yunan Kralı I. George (1845 - 1913), İsveç Kralı I. Oscar (1799 - 1859), son Alman İmparatoru ve Prusya Kralı II. Wilhelm (1859 - 1941) dövme yaptıran dünya liderleri arasındadır.

ABD’DE DÖVME: MİLLİYETÇİLİĞİN VE YURTSEVERLİĞİN SİMGESİ

Amerika’da "dövme", özellikle XIX. yüzyılın ortalarından itibaren askerler ve alt sınıf çalışanlar tarafından ilgi çekmeye başladı.

Amerikan İç Savaşı (1861 - 1865) esnasında cephedeki askerler arasında "milliyetçilik simgesi" olarak görülen "yurtsever dövmeler" oldukça yaygınlaştı.

1.Dünya Savaşı (1914-1918) esnasında denizciler ve askerler mevcut dövme tarzını daha da zenginleştirerek dövmenin halk arasında yaygınlaşmasını sağladı.

2. Dünya Savaşından sonra "dövme"ye daha çok asi motosikletçi gençler ve suç çetelerinin ilgi gösterdiği görülse de dövme suç çetelerinin simgesi değildir.

DÖVMENİN RÖNESANSI: SANAT VE YARATICILIK

Sanatsal ifade gücüne sahip olan yeni nesil dövmeciler 1960’lı yıllardan itibaren ortaya çıkmaya başladı.  Dövmeye olan ilgiyi yeniden arttı. Sanatsal yanı ağır basan dövmecilerin ortaya çıkması sektörünün yaratıcılığı ve verimliliğini de arttırdı.

Dövmecilik, artık sadece sirklerde ya da asker ve alt sınıflar arasında ilgi gören bir "alt kimlik işareti" olmaktan çıkmış; başlı başına bir "sanat dalı" haline dönüşmüştür.

Etiketler
dövme tarihi
dövmenin tarihi
dövme tarihçesi
dövmenin tarihçesi
türkiyede dövme tarihi
dövme nin tarihi